Oziinin Kaleminden

Dışarıda neredeyse bütün binanın ön cephesini kaplayan kırmızı brandası olan Nakliye arabası, eşyalarla dolmuş fakat daha kapısı kapatılmamış bir şekilde yıkım kararı alınmış neredeyse 80 senelik binanın önünde duruyordur.

Bu eski taş binanın brandayla aynı renkte kırmızı panjurları rüzgardan devamlı çarpıp çarpıp ses yapan pencerelerin iki yanında kanatlarını açmış binayla birlikte yıkılmayı bekliyordu.

Yarı açık durumda penceresi olan odanın içinde aynası kararmış önündeki kadife pufunun süngerleri çıkmış makyaj masasında saç fırçasıyla oynayan,

77 yaşının mumları daha yeni üfletilmiş beyaz tenli uzun zamandır boya sürmediği için siyah beyaz karışımlı saçlı Melahat Hanım oturuyordur.

Elindeki tahta fırçasının tellerini tek tek severken kapıdan içeri 30 yaşlarında hamileliğin son evrelerine geldiği için neredeyse tüm kapıyı kaplayan yusyuvarlak sanki top gibi bir görünümü olan Müge girer

Hadi anneciğim biliyorum çok zor ama herkes seni bekliyor.

Bak bütün odayı boşalttık. Bi tek makyaj masası kaldı.

Melahat yaşlılıktan buruşmuş fakat oldukça bakımlı hatta kırmızı ojeli parmaklı elini havaya kaldırarak

5 dakika daha lütfen der

Müge

Anneciğim yarım saat önce de 5 dakika dedin.

Melahat aynaya dönük yüzünü kapıya yönelterek gözleriyle kapıda duran kızına bakarak sanki yalvarır.

Bir eliyle bebeğinin kolunu tutarken diğer taraftan da kırmızı üzeri beyaz fiyonkları olan ayakkabısının içindeki parmaklarının üstünde durarak kapının tokmağına uzanan Müge koşarak makyaj masasının üstünden minik bir fırça alarak kapıya yönelir tekrardan, Çilli suratında çikolata bulaşmış dudaklarıyla annesine

Hadi anneciğim lütfen ne olursun diye yalvarıyordur.

Melahat kızının çilli yüzünü görünce hafifçe gülümseyerek 5 dakika daha prenses lütfen der.

Annesini ikna edemeyen Müge karnının ağırlığından elini belinin arkasına tutarak dışarı çıkar

Müge'nin gitmesiyle Melahat tekrardan bu sefer 3 kanatlı aynadan sol tarafa dönerek yüzünü fırçasıyla oynamaya devam eder.

Bu defa da Melahat’ten 13 yaş küçük, balıketli, esmer, şık giyimli, kolundaki kırmızı çantasının içinde bir şeyler arayarak gelen Suzan Hanım kapıda belirir.

İçeri girer girmez

Hadi gelin kalk.

Bu kadar yeter

Baba evinden geldiğinden beri bitmedi şımarıklıkların, bitmedi nazın iyi ki hamilesin.

Biz loğusayken böyle yapmadık kaynanamıza köyde millet bir tanesi karnında bir tanesi sırtında tarlada çalışıyor

hadi çık artık şu yataktan geç kalıyorum arkadaşlarım oyuna çağırdı onlara yetişmeliyim

Suzan bir yandan aynada saçlarını düzeltiyor bir yanda da emirler yağdırmaya devam ediyordu. Leğenin içine dün gece çamaşır ıslamıştım onları yıka ben çıkıyorum haa kırmızı pantolonumu ütülemeyi sakın unutma bu kez daha dikkatli ol geçen sefer çift çizgi olmuştu rezil oldum Sevtap’a Anam onda da ne göz var  hemen çaktı, lafı da soktu sürtük. Sanki bizim evde onun gibi özel hizmetçilerimiz var. deyip kapıyı sert çarparak çıkıp gider odadan

Kısa bir süre sonra tekrardan kapı açılır 40-45 yaşlarında, gür saçlı, hafif kirli sakallı, yeşil gözlü, uzun boylu Nejat elinde çiçeklerle içeri girer.

Hiçbir zaman kırmızı gülsüz bırakmamıştır Melahat’i

Hatta bir hafta sonu ilerde bana bir şey olursa sen gülsüz kalma sevgilim diye evin bahçesinin büyük bir kısmına kırmızının bütün tonlarından gül fideleri ekmiştir kendi elleriyle.

Aynaya bakarak makyaj masasının üstünden aldığı kemik tarakla sakallarını tarayarak konuşur Nejat

Sevgilim Nasıl geçti günün Bugün

Çok yorulmuş olabilirsin ama artık çıkmalıyız.

Daha hazırlanmamışsın bile yardım etmemi ister misin.

Bence sana doğum gününde aldığım kırmızı elbiseni giymelisin.

Çok yakışıyor, ayrıca çok da seksi oluyorsun, beni çıldırtıyorsun eve dönüp sana sahip olmak için sabırsızlanıyorum her defasında.

Elindeki kırmızı gülleri makyaj masasının üstüne bırakarak Melahatin arkasında omuzlarını tutarak aynada göz kırpar Nejat hadi bekliyorum seni der.

Melahat minderi aşınmış pufun üstünde Nejat’a doğru döner Nejat’ın hemen arkasında rengi solmuş rutubetten bazı yerleri sarıya dönmüş duvarlarla bakar

Birtanesinin hemen dibinde bir tahta beşik, üzerinde kırmızı yünle yapılmış tığ battaniye ile birlikte hafif hafif sallanıyordur.

Nejat kapının önüne giderek beşiği göstererek bak sevgilim oğlumuz ne güzel uyuyor der

Nejat’ın demesiyle Melahat tekrardan beşiğe baktığında ise beşik artık sallanmıyor ve üstü yeşil örtüyle kaplanmış küçük bir tabuta dönmüştür. 

Melahat tabutu görünce

Koşarak kapıya gider Nejat’ı içeri çeker ve kapıyı kitler.

Tekrardan makyaj masasına oturur.

Kitlenen kapı yumruklanmaya başlar.

Müge var gücüyle bağırıyordur.

Anne aç aç lütfen

Bak karnımdaki torununu düşün lütfen aç

Babamdan sonra sen de beni yalnız bırakma ne olur ne olur aç

Melahat aynadan duvar dibindeki beşiğe bakarak gözleri yaşlı dayanamıyorum artık oğlum der.

Sonra Odanın ortasında pirinç işlemeleri olan yatağın bir ucundaki oturan Nejat’a benimle gelecek misin yeni evimize der.

Nejat boynundaki kırmızı kravatını çıkararak Melahat’e bakar fakat bu sefer sessizdir.

Cevap vermez sadece kafasını önüne eğer

Kapının dışındaki gürültüler artmaya başlar.

O sırada büyük bir şangırtı duyulur.

Bu sesten sonra Müge’nin söylemesiyle Nakliyeci söfor kapıyı kırar.

Masanın üstünde boğazı kesilmiş Melahat uzanıp yatıyordur.

Ayna paramparça olmuş makyaj masasının üstünden yere Melahat’in KIRMIZI kanı akıyordur.

İlk Yorumu Siz Gönderin!

Yorum gönderin

DÜŞÜNCELER, HİKAYELER VE FİKİRLER